11 Haziran 2015 Perşembe

Bilderberg 2015

Nato'nun bir lobi kuruluşu.

HDP'li koalisyon ile TSK'nın PKK'nın emrine verilmesi tartışılacak.

Bugüne kadar Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinde sadece Kürt silahlı gruplara güvenen ABD, Türk askerini de karadan savaşa sokma peşinde.

Bilderberg'e katılacak Türkler arasında Nuray Mert, İsrail uzmanı Soli Özel, CHP’li politikacılar İlhan Kesici ile Selin Sayek Böke ve Türkiye’ye karşı Twitter’in avukatlığını yapan Gönenç Gürkaynak var. Koç Holding CEO’su Mustafa Koç ise Bilderberg Yönetim Kurulu üyesi.

Batı'da etkili politikacılar, işadamları, bilim insanları ve medya mensuplarının katıldığı Bilderberg grubu, NATO’nun lobi kuruluşu olarak faaliyet gösteriyor. Yönetim Kurulu değişmeyen Bilderberg’e her yıl değişik kişiler çağrılıyor. 1954’ten beri toplantı mekanlarını NATO askerleri koruyor.

Kaynak: Akşam, http://haber.star.com.tr/guncel/turkiyeyi-savasa-sokma-toplantisi/haber-1035664

28 Mart 2014 Cuma

Bu da benim seçim tahminim olsun

Herkes tutturmuş bir seçim tahmini alıp gidiyor. Bende dedim ki, neden bende bir tahminde bulunmayayım ve tahminimi burada açıklıyorum.

Efendim Ak Parti bu kadar çalkantılardan yine en avantajlı parti olarak çıkacak. Ak Partiye oy verenlerin içerisinde Cemaatle yakından uzaktan çok sayıda insan var elbette. Ama bu insanların Cemaatle olan ilişkisi, çocuğunu kursa gönderme, dini eğitim, televizyonlardaki türkü-şarkı fasıllarından dolayı bir sempati o kadar. Bu insanlar gerçekte Recep Tayyip Erdoğan hayranıdır ve bundan hiç bir şey eksik olmadı. Şu son yaşanan Süleyman Şah türbesiyle alakalı devletin tepesindekilere ait olduğu iddia edilen ve Youtube'a düşen ses kaydı Ak Parti'nin gücünü dahada artırdı. Kayıtlar gösteriyor ki, Suriye'den ve onun destekçisi Putin'i filan öyle zannettiğimiz gibi kaale alan bir başbakanda yokmuş aslında. Ülkenin menfaatleri için senaryo ve taktik üreten çok akıllı bir yönetim iş başında. Düşmana karşı taktik haktır düsturuyla hareket edecek olursak bu senaryolarda hiçbir kötü taraf yok. Hem bunlar adı üstünde ve konuşmalardanda anlaşılacağı üzere sadeve senaryolardır. Birilerinin dediği gibi Erdoğan'ı seçimlerden önce fedai çıkarma projesi filan değil. O birileri siyaset icabı elbette bunları diyecekler bu onların görevi zaten. Ama burada mesele milli memleket meselesi olunca onlar buradan çok kötü bir puan alacaklar. Seçimler öncesi bu puan hem CHP hem Cemaat ve hemde en çok MHP'den oyların Ak Parti'ye kaymasına sebep olacak.

Gelelim oyların taksimine:

Geçen seçimde %48 civarında oy alan Ak Parti bu oyundan %8 kadar Cemaat seçmeninden kaybedecek. Ama yaşanan son olay Cemaatten kaybedilecek oyun %5'ini geri getirecek: Şimdi etti mi %45. MHP'den %4'lük bir oy Ak Parti'ye kayacak. CHP'dende %4'lük bir oy Ak Parti'ye kayacak. Ettim mi sana %53. Şimdi gelelim kürt kökenli vatandaşımıza. Burada her ne kadar Selahattin Demirtaş miting meydanlarında o kadar milleti toplasada bu sadece göz yanıltmacası. Oradaki insanları halen PKK korkusuyla böyle hareket ettikleri malum. Cemaate çok sinirli olan Kürt halkından gelen Ak Parti oyu değişmeyecek, hatta daha da güçlenecek. BDP'nin Kürtçülük kitlesi değişmeyecek. Yani BDP'nin oyundan belki %1 kadar ancak Ak Parti'ye kayma ihtimali var. Şimdi ettmi Ak Parti'nin oyu %54. Ak Parti seçmeninden kasetler dolayısıyla kayma olacak bu da aşağı-yukarı %3'lük bir kitle. Bunlarda zaten eskiden beri Yimpaş meselesinden dolayı "acaba" diyen kitledir. Sonuç oldu Ak Parti için %51.

Efendim işte durum bundan ibarettir. Buda benim seçim tahminim. Sürprizlerde yaşanmaz değil. Mesela CHP seçmeni Kılıçdaroğlu'nun böylesine Milli bir meselede halen sen-ben kavgası içinde olması, sicilli kişiyi belediye başkan adayı yapması, taban tabana zıt dünya görüşü olanlarla flörtleşmesi oyları Ak Parti'ye kaydırmasada öfkeli seçmenin sandığa gitmemesine sebep olabilir. CHP ve MHP seçmeninin bu durumda kafası bir hayli karışık. Bunlar hesaba katıldığında Ak Parti'nin %60'lara çıkması bile mümkündür. Ama ben yinede yukarıdaki %51 tahminimde kalayım.

Pazara görüşmek üzere...

1 Şubat 2014 Cumartesi

17 Aralık 2013 Darbesiyle sık duyulan kelimeler

Burada yazılı olanlar 17 Aralık 2013 Darbesinin ardından yaşananlar ve önceki olaylar ışığında bir kanaat sahibi olma ve aydınlanma niteliği taşımaktadır. Yazılı olanların tamamı yazılı ve görsel basından alınan iddialar olup yazarın ve sitenin kanaatini ve görüşünü taşımamaktadır. Yazarın kanaatini taşıyan tek görüş 17 Aralık 2013'te yapılan baskınların bir Darbe olduğu görüşüdür. Darbeden önce ve sonrasındaki bazı olayların hükümeti devirmeye yönelik olduğu görüşüdür. İddialar zaten yatkili makamlarca ileride aydınlatılacaktır.


Ahmet Sürücü: BKZ. Süleyman Hamit Müftigil
Ak Parti: Çekemeyenleri AKP demekte direttikleri parti. Hatta bazılarının a... kepe diyerek yani "kepe" kelimesini söylemek için söylediği, aşağıladığı ve hukuki sorumluluktan böylece kurtulduğu parti. Başbakan Erdoğan'ı olmadan çok büyük bir hükmü olmayan parti.
Ananas Şifresi: İddia edilen paralel yapının birtakım içerideki işveren örgütleriyle yurtdışyla usulsüz, devlet bilgisi haricinde çevirdiği birtakım işler esnasında kullandığı iddia edilen şifre.İddia edilen diğer şifre tesbih.

(http://www.trthaber.com/haber/gundem/hukumete-tuzak-kurmuslar-117041.html)

Bedduaya lanet Duaya davet : 17 Aralık Darbesinden sonra Fethullah Gülen'in bedduasına karşı Ak Parti taraftarlarının başlattığı kampanya.
CHP: Hiç iktidarı göreceğine inanmadığım parti.
Bil-Verein: Gülen hareketinin Almanya'da faailyet gösteren derneklerinden biri. Stuttgart'ta faaliyet gösteriyor.
Cemaat: Fethullah Gülen Cemaati için kullanılıyor. Aslında Türkiye'de birçok cemaatler olmasına rağmen büyüklüğünden ve medyadaki sık kullanılmasından dolayı ilk akla gelen cemaat. Aynı Hocaefendilerin çokluğuna bakmaksızın Hocaefendi denildiğinde ilk olarak Fethullah Gülen'in akla gelmesin gibi.
Cemaat Medyası: İçinde Zaman Gazetesi, Samanyolu TV, Zaman Todays, Haberusya, Eurozaman, Samanyoluhaber, Sızıntı Dergisi (Dini ve Felsefi), Aksiyon Dergisi'nin bulunduğu çok geniş yelpazeli bir medya topluluğu. 17 Aralık Darbesini mahkeme sonuçları belli olmadığı halde daha baştan "yolsuzluk operasyonu" diyerek tanımlayan Fethullah Gülen yanlısı medya. Şimdiye dek Zaman Gazetesi en çok satılan gazeteydi. 17 Aralık Darbesinden sonra aboneliklerinin iptalinde patlamalar yaşandığı iddia ediliyor.
Dialog-Verein: Gülen hareketinin Almanya'da faailyet gösteren derneklerinden biri. Köln'de faaliyet gösteriyor.
Dolar: Amerika'da ocak ayında son derece sert geçen kışın hayatı felç etmesine rağmen gücünü ne hikmetse korumayı başaran para birimi.
Dost Darbe: Paralel yapısıyla devletin içine sızan paralel yapı çetesinin 17 Aralık 2013'te yaptığpı darbe. Dost darbe denmesinin amacı hiç umulmayarak Müslüman olduğu bilinen bir cemaat tarafından geliyor oluşu.
Egemen Bağış: Avrupa Birliği bakanıydı. 17 Aralık 2013 Darbesinden sonra istifa etti.
Emniyet İmamı:
Euro:
Faiz: Başbakan Erdoğan'ın hiç sevmediği kelimelerden. TCMB'nin çok hızlı bir yükselişe geçmesinden sonra yükselterek tedbir aldığı bir bankacılık portföyü.
Faiz Lobisi: Gezi olayları esnasında Başbakan'ın bir yurtdışı gelişinde otobüsün üzerinde ilk olarak tabir ettiği söz. Burada kastedilen, Türkiye'yi ayağa kaldıracak hükümetin en etken silahı olan ekonominin birtakım küresel iç ve dış güçlerin işbirliğiyle çökertilmesini sağlayan işbirlikçileri.
Fethullah Gülen: Asıl Cemaatin lideri. Peygamberimizi her yıl düzenledikleri Türkçe Olimpiyatlarında 2013 yılında şarkılı türkülü ve İslami usullere göre giyimin kuşamın olmadığı ortamda gördüğünü söyleyen kişi. Aynı şekilde bazı müridlerininde salonda HZ. Muhammed'i gördüklerini iddia ediyorlar. O anı şöyle açıkladı:



13 yıldır Saylorsburg, Pennsylvania'da yaşıyor (2.2014). Alttaki Almanya WDR proğramında yayınlanan aşağıdaki Türkçe altyazılı belgeselde Fethullah Gülen'e başka bir pencereden bakma fırsatı bulacaksınız:





Gülen, "Kimse sezmeden devletin kılcal damarlarına kadar sızamalıyız, devleti ele geçirmeliyiz" mealinde bir söz sarfettiği videonun açığa çıkmasından sonra yargılamadan kaçtığı iddia ediliyor. Kendisi veya yakınlarının hastalığının tedavisi için gittiğini söylediği iddia ediliyor. Sonraları bu videonun bir montaj olduğu iddialarıda ortaya atıldı. Şu an bu video Youtube'da yayınlanıyor yıllardır.



Gülen Bewegung: Almanca Gülen Hareketi
Gülen Hareketi: Fethullah Gülen'e bağlı hareketin toplumda yer edinme hali. Bağlılık, bağlanmışlık hatte adanmışlıkta denilebilir. Almanya'da 50 özel okulları var. 300 ışık evleri var. Kiliselerle, bilim adamlarıyla ve politikacılarla irtibatı olan 15 tane vakıfının faaliyetleri var. Dünya genelinde 10 Milyon civarında Türk göçmenlerinin topluma entegre olma faaliyetlerini yürütüyor.
Gülen-Netzwerk: Tam çevirisi Gülen Ağı. Gülen hareketine mensup olanların faaliyet unsurlarının aralarındaki ağ, koordine.
Hakan Fidan: Başbakan Erdoğan'ın en çok güvendiği MİT Başkanı
Halkbank: Türkiye'nin şahlanmasında kilit rol oynayan banka. 17 Aralık 2013 Darbesinde hedef seçildi ve banka şefi evinde para olduğu bahanesiyle tutuklandı.
Haşhaşi: Başbakan Erdoğan'ın Cemaate yakıştırdığı sıfat.
Himmet Fişleri:
Hocaefendi: Türkiye'de birçok Hocaefendiler olmasına rağmen akla ilk gelen Fethullah Gülen oluyor. Bunun sebebi "deliye kırk gün deli desen deli olduğuna inanır" fetvasınca halkın medyada bu tabirin defalarca Fethullah Gülen kastedilerek zikredilmesinden dolayı bilinçaltına yerleşmesi olarak açıklamak mümkün.
İran: Cemaatin hiç haz etmediği, "Osmanlı'da derin devlet" adlı dizisinde "acem oyunu" diye konu ettiği devlet.
İstiklal Mücadelesi: Halkın büyük çoğunlunu arkasına alan Başbakan Erdoğan ve onu destekleyenlerin mücadelelerini tanımladıkları isim. Buna gözterdikler en önemli ve en haklı argüman olarak Başbakan Erdoğan'ın ta başından beri "Artık muhtar bile olamaz" lafıyla başlayan, arkasından kapatma davaları ve diğer birçok engeller sıralanıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Sadece muhalefet olsun diye muhalefet yapan, en karizmasız liderlerden biri. Tipi İsmet İnonü'yü andırıyor. Kendisini gördüğümde 80'li yıllarda işim olduğunda yanına gitmek zorunda kaldığım şişkin kendini beğenmiş, insana tepeden bakan devlet memurları aklıma geliyor.
Küresel Projeler: Başbakan Erdoğan ve yanlılarının Havalimanı, Köprü gibi mega projeler. Gezi platformu Bülent Arınç ile biraraya anlaşma masasına oturduklarından bu projelerin yapılmamasını teker teker sayarak şart koşmuşlardı. Bu nedenle küresel sermaye kendisini deşifre etmiş niyetini özellikle burada en bariz bir şekilde göstermişti. Başbakan Erdoğan taraftarları para verseler böyle bir şeyi yapamazlardı.
Küresel Sermaye: Ak Parti ve Başbakan Erdoğan yanlılarının Cemaatle işbirliği içerisinde olan bazı yurtiçindeki sermaye odaklarınında içinde olduğuna inanılan sermaye topluluğu olduğu iddia ediliyor. Başbakan Erdoğan'ı düşürme maksadıyla Gezi olayları ve son 17 Aralık Darbesiyle işleme koyulduğu iddia ediliyor. Türkiye'nin sermayesini çalıp çırpma ve kalkınmasını engelleyerek iddia edilen muhtemel bir "İslamcı" devletin tehlike arzetmeden önünün kesilmek istendiği iddia ediliyor bu sermaye tarafından.
PKK: Cemaat ile Yönetim arasında daha henüz tam anlamadığım şekilde politika olarak kullanılan terör örgütü
Recep Tayyip Erdoğan: T.C.'nin gelmiş geçmiş en cesaretli, en çok sekteye uğratılmaya çalışılan başbakanı.
Kara Propaganda: İktidarın ve Cemaatin birbirlerini kötülemek, değersizleştirmek amacıyla söyledikleri iddia edilen sözlerin tümü. Buna diğer partilerde dahil.

Mason Ahmet: BKZ. Süleyman Hamit Müftigil
Mavi Dosya: bkz. Sarıgül Dosyası
Mavi Klasör: bkz. Sarıgül Dosyası
MİT: Devletin gizli örgütü. İktidar ile Cemaat arasında daha tam anlamadığım bir şekilde politika haline gelen kurum. Cemaat MİT başkanı Hakan Fidan'ı tutuklatacaktı gibi söylemler mevcut.
Muammer Güler:  17 Aralık 2013 Darbesinde oğlunun tutuklanmasının ardından istifa etti. İçişleri bakanıydı.
Mustafa Sarıgü: CHP'den yolsuzluk dolayısıyla ihrac edilen ama yinede 30 Mart 2014 seçimlerinde İstanbul belediye başkanlığına yine CHP tarafından aday gösterilen, şu an Şişli belediye başkanı olan kişi.
Nefret Söylemi: Paralel yapıya karşı kendini savunmaya alan Başbakan Erdoğan'ın sözlerinin Cemaat medyası tarafından yorumu.
Paralel Yapı: 17 Aralık 2013 Darbesinde ilk olarak günyüzüne çıktığı iddia edilen, yargının içerisinde özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı düşürmeye yönelik Cemaat tarafından kurulduğu iddia edilen çete. Bu yapıya dahil olduğu iddia edilen veya zannedilenlerin tedbir amaçlı aralarındaki muhtemel işbirliğinin sekteye uğraması amacıyla 6000 polis ve savcıların Türkiye'nin çeşitli yerlerine dağıtılarak görev yerleri değiştirildi iktidar tarafından.
Sarıgül Dosyası: Kemal Kılıçdaroğlu'nun bürosunda üzerinde M. S. Sarıgül yazan ve içerisinde M. Sarıgül'ün şişli belediye başkanlığı esnasında ve daha öncesinde yaptığı iddia edilen yolsuzlukların deşifre edildiği iddia edilen dosya.
Süleyman Hamit Müftigil: Ocak sonlarında çıkan kasette 20 Ekim 2013'te Mason Ahmet denilen Ahmet Sürücü ile konuştuğu iddia edilen kişi. Paralel Yapı'nın İsrail bağlantılı lobiler ve finansal dünyasıyla ilişkiler sorumlusu olduğu iddia edilen kişi. Cemaatin finans koordinatörü olduğu iddia ediliyor. Yapı Kz İnşaat Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı oduğu iddia ediliyor. Çoğunluğu Türk olan yüzün üzerinde işadamı ve 250'ye yakın şirketi dolandırdığı iddia ediliyor. http://www.ulkehaber.com/cemaatin-suleyman-abisi-dolandirici-cikti_16488.html
 

Tesbih Şifresi: BKZ. Ananas Şifresi

Tuzluk: Ak Parti içindeki bazı cemaat yanlısı olduğu ve Fethullah Gülen'in talimatıyla istifa eddikleri iddia edilen Milletvekillerinin Başbakan Erdoğan tarafınan yapılan benzetmesi, nitelendirilmesi.

Tüdesb Verein: Açılımı, Türkisch Deutsche Institut/Türk Alman Enstütüsü. Gülen hareketinin Almanya'da faailyet gösteren derneklerinden biri. Eğitim faaliyetleri yürütüyor. Türk göçmen çocukları için Berlin Spandau'da 84 000m²'lik bir alan üzerine çok sayıda anaokulları ve dersaneleri açtılar. Aldıkları yer Nazi Almanyasının kışlasıydı ve Rudolf Hess orada asılarak idam edilmişti.
Türk Lirası: 17 Aralık Darbesi neticesinde gelen Yargı krizi ve arkasından gelen, Türkiye'yi de aşan tartışmalar sonucu değer kaybetti. Merkez bankasının Faiz artırımıyla müdahalesi sonucu ancak frenlenebilen değer. Dolar bu müdahaleden bir gün önce 2,39 TL'yi bulmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
Vaiz Lobisi: Başbakan'ın kullandeığı terim. Fethuollah Gülen'e veya emniyet imamı denilen kişiye atfen söylenen söz olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde tüm Cemaate atfen olduğuda kuvvetle muhtemeldir.
Yandaş Medya: Erdoğan'a sempatizanlarının olduğu iddia edilen medya. Bunlar arasına Kanal 7, Ülke TV, Haber 24, Star Gazete, Hebertürk vesaire bulunduğu iddia ediliyor. Eskiden CHP ve birçok muhalifler tarafınanda bu terimle itham edilen Cemaat medyasının kendisinin şimdi "yolsuzluk" soruşturmalarının üstünü örtmekle itham ettiği medyaya verdiği isim. Daha doğrusu eskiden kendisine denilen terimi kullanmıyor ama aslında şu an yaptığı bir zamanlar CHP'nin kendisine yaptığından farksız.
Yasin El Kadı: Müslüman ve cihadcı kimliğiyle bilindiği iddia ediliyor. El Kaide'ye yardım eden guruplar veya işadamlarıyla ilgili yaptırımlar uygulayan bir komite oluşturulmuş ve liste hazırlanmış. Usame Bin Ladin'inde bulunduğu bu listede isminin yer aldığı iddia ediliyor. Şimdilerde emniyetin Bilal Erdoğan'ında yanyana bulunduğu halde fotoğraflandığı iddiaları ortaya atıldı. Ama Bilal Erdoğan'ın yüzü fotoğraflarda pek tanınmıyor.
Yüksel Uğrulu: Almanya'da WDR televizyonunda 2013 yılında yayınlanan Fethullah Gülen'i anlatan "İmamın uzun kolu", "Fethullah Gülen'in ilişkiler ağı" adlı belgeselin yapımcılarından biri.
Zafer Çağlayan: 17 Aralık 2013 Darbesinde oğlu tutuklandı. Ekonomi bakanıydı. Arkasından diğet bakanlar Muammer Güler ve Eğeme Bağış'la istifa ettiler.


Güncellenecek



Bugün bunları okudum



 http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/abdullah-gulun-perspektifi_2196849.html

http://www.zaman.com.tr/gundem_sabahtan-mizanpaj-hilesi_2196957.html

http://www.akparti.org.tr/site/basin-raporlari/guncel

http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/emniyet-imamindan-talimat-h21956.html


















AB, Cemaat, Kıbrıs ve Türkiye gerçekleri



AB, Cemaat, Kıbrıs ve Türkiye gerçekleri

Türkiye, Kıbrıs politikasında Kıbrıs Türkünün yanında olduğunu belirterek AB’ye mesaj verdiğini düşünüyorum. Seçimlerin arefesinde, seçimlerden sonraki politikasının ne olacağı konusunda ipucu veriyor. Türkiye’nin, yani yönetimin AB’ye girmek istediğinde artık kuşkularım var. Çünkü fazla naz aşık usandırır, ki Türkiye’nin artık AB’den medet beklemeden kendi komşularıyla ve daha ilerisiyle güzel geçinip iyi ticaretler yaparak gelişmekten başka çaresi yok. Zaten şu an Türkiye ayakları yerden kesildi ve menzilden çıkmak üzere. Halkın AB’yi istemesinin sebebi daha müreffeh bir hayat sürmek içindi. Ama artık görüldü ki AB’ye giren ülkeler bile krizde. O yüzden AB’ye girmek her ne kadar Ak Parti’nin politikalarından gözüksede çok aşırı manada eskiden olduğu gibi ateşli bir istek yok kanaatindeyim.

Burada Ali Bulaç başta olmak üzere, “AB Türkiye’ye ılımlı İslam sözü verdide ondan şimdiye kadar Türkiye’nin ekonomik kalkınmasını tolare ettiler” mealindeki görüşleri tarihe bakıldığında Müslüman bir devletin bırakın kendilerine üyeliğini, güçlenmesini dahi istemedikleri kanaatinde halk Batı'nın. O nedenle Ali Bulaç'ın sözleri abes kalıyor burada. Gerçi Ali Bulaç’ta diğer birçok cemaatin başta gelenleri ve yayın örgütleri gibi farklı kanaatler sergileyerek aslında kendi içinde çelişir bir görüş sunuyor. Dışarıdan başta AB olmak üzere hükümete karşı destek arayışında olan Cemaatin içindeki Ali Bulaç’ın Avrupa’da islamcı kimliğiyle tanınıyor olması ve pekte istenen bir kişi olmayışı cemaatin politikalarıyla karşılaştırıldığında ironik bir durum sözkonusu. Bu ironik durumlar internete düşen ses kasetinde Fethullah Gülen’in Hüseyin Gülerce’nin hükümetle uzlaşı tekliflerinden haberdar olup olmadığı ve duruşunun ne olduğu istendiğinde üzüntülü tavır aldığı ve konuya ilgisiz kaldığı ironikliklerin ne kadar derinlerde olduğu izlenimi veriyor.

Yani kısaca söyleyecek olursak ya Ali Bulaç "islamcı" ya da "Ilımlı islamcı". "Ilımlı islamcı"ysa Batı’daki adı neden "İslamcı". "İslamcı"ysa cemaate ters düşmüyor mu. O zaman Batı’nın sert diye tabir ederek El Kaideyle işbirliği yaptığı iddiasını öne sürdüğü İHH ve diğer sivil toplumlar içerisinde yer alması gerekmez miydi Ali Bulaç’ın. Bunu cemaatin "ılımlılığına" bağlamak istiyorum ama İHH’ya yapılan polis baskınlarından ve tutuklamalardanda pek hoşnut oldukları izlenimini aldım yayınlarından. O halde pekte ılımlı değillermiş dedim.

O zaman şu görüşe hakim oldum: Cemaat kesinlikler dini referansla değil, siyasi referansla hareket ediyor. Dini siyasi hedefleri için kullanıyor. Bu görüş sadece benim görüşüm değil. Aytunç Altındal 2009 senesinde youtube’a yüklenen videoda aynı şeyleri savunmuş

Hüseyin Gülerce’nin gösterdiği esneklik ve aynı samimi tutumu ne yazık ki Ali Bulaç’ta dahil kimse şu ana kadar göstermedi. Ali Bulaç bir kere kendi içinde samimi bir duruşta değil. Bir taraftan Yahudilerle ve Hıristiyanlarla diyalog misyonuna soyunmuş "ılımlı İslam"ı dünyaya yayma misyonu olan bir cemaatin içinde yer alıyor, diğer taraftanda “ılımlı İslam’ı getirme sözü verdiğini iddia ettiği hükümetin bunu yapmayınca cezalandırıldığı” görüşünü dile getiriyor Gezi olaylarını ve devamında birçok olaylarla birlikte 17 Aralık Darbesinide kastederek. Yani burada Ali Bulaç’ın ve cemaatin neresinden tutacağı konusunda insan tereddüt içinde kalıyor. Cemaatin "ılımlı İslam misyonu"nu destekliyorsunda hükümetinde bu yönde verdiği sözü yerine getirmediğinden yakınıyor musun. Ki o zaman seni Batı boşuna İslamcı olarak tabir ediyor. Ya yoksa "ılımlı İslam"a karşı mısın, ki o zamanda zaten Cemaatle uyuşmuyorsun.

Birçok vatandaşın genel kanaati şu: AB çifte standart uyguluyor. Diğer devletlerden beklemediği kriterleri Türkiye’den bekliyor. Bunu yaparken asıl hedefi Türkiye’yi AB’ye üye yapmak istemeyişidir. Ama buna engel olamayacaksada hiç değilse mümkün olduğu kadar oyalayarak yine Türkiye’nin AB üyeliğini mümkün olduğu kadar ileri bir tarihe atmak. Türkiye şu an adeta AB’ye girmekten çok AB’nin ne kadar samimi olduğunu test eder görünümünde. Deyim yerindeyse Türkiye, AB’nin asıl niyetini davranışlarıyla ve uyguladığı çifte standartlarla “kendi foyasını kendisinin açığa çıkararak” söze gerek bırakmayacak kadar daha malum hale gelmesini birazda alaycıl bir şekilde takip ediyor. Hani diyorlar ya hep AB Türkiye'nin fasılları ne kadar yerine getirip getirmediğini takip ediyor. Hayır, ben bunun tam tersinin daha yoğun olduğu kanaatindeyim. Türkiye şu an bazı siyasi ve ekonomik çıkarlarına uygun olduğundan AB’ye üyelik konusunda ilgileniyormuş görünümünde. Her ne kadar ekonomik olarak vazgeçilmezlik varsa veya bu gelişen ilişkilerde olacaksada bu her iki taraf için geçerli. Onun için herhangi bir taraf diğerine ekonomik dayatmalarla üyelik politikalarını etkileme gibi bir durumu şu an sözkonusu değil. Görüldüğü gibi burada politikadan bahsediyoruz. Çünkü bu üyelik ve karşılıklı anlaşmadan çok politika meselesi haline gelmiştir. Eğer Rusya gibi doğalgazınız olsaydı iş kolaydı. O zaman kendileri çağırırlardı gelin üye olun diye Rusya’ya yaptıkları gibi. Veya bazılarının iddia ettiği gibi Müslüman çoğunluklu bir devlet olmasaydınız.

Yani vatandaşın görüşü, AB’ye girmeniz için ya ekonomik olarak vazgeçilmez olacaksınız, ya da Müslüman bir devlet olmayacaksınız. Veya Müslüman devletseniz son derece ılımlı, esnek ve gevşek Müslümanlar olacaksınız. Her türlü tavize açık olacaksınız. Mesela HZ. Muhammed’in karikatürlerine, Kuran yakmalar gibi nabız yoklama denemelerini, Gazze’ye saldırılarda küçüklük psikolojisiyle gıkınızın çıkmaması gibi sınavları aşacaksınız. Deyim yerindeyse yüzünüze tükürseler yağmur yağıyor diyerek kendinizi kandırarak sinirlerinizi telkin ve teskin edeceksiniz, kendinize rağmen kendinizi sindireceksiniz, pusturacaksınız. Onlarda “tamam büyüklüğümü anladı, farkına vardı, haddini bildi” diyerek sana sınavı kazandığın “müjdesini” belki verecekler.

Rusya AB’ye ve özellikle Almanya'ya doğalgaz konusunda şu an kök söktürüyor adeta. Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtulmak için yerkabuğunu bilmem kaç km derinlikte çatlatmak gibi doğa katliamını yapalım mı yapmayalım mı tartışmasına dahi girdiler Almanlar şu an. Sayın şansölyeleri Merkel bu girişimi doğa katliamı olmadan yapılmasını önemsemiş görünüyor.

Bana göre gerçekte ümidini kesti AB’den Türkiye. AB’de Türkiye gibi büyük bir devleti, hemde çoğunluğu Müslüman olan bir devleti almaktan korktuğu için Türkiye’nin bu isteksiz tutumundan memnun gibi bir izlenim veriyor sanki. Sadece fasılların açılması dönemlerinde gazetecilerin ifade özgürlüğü gibi küçük bahanelerle oyalamak istediği görüşünde Türkiye’deki büyük çoğunluk. Eskiden Kürtleri katlediyorsunuz şimdide böyle diye dayatıyor AB görüşünde halk.

Ya paketle kendi istediğin kıvama getir, değiştir, dönüştür, ya da kaldır at veya senin kıvamına gelene kadar ertele gitsin politkası insanların inançlarını rencide eden bir politikadır diyor halk. İnsanlar evlatlık aldıklarında ailemizin kıvamına gelsinde öyle alayım demezler. Önce evlatlık alınır, sonrada onun eksikleri giderilir. Burada büyük olandan büyüklük beklenir, küçük suçlanmaz. Sen değiş, ondan sonra aile olalım denmez. Evlatlık alınacak çocuğa seni aile ortamıma almam için şu şartları yerine getir öyle gel denemez. Bu karşılıklı rızaya ve katlanmaya dayalı bir şeydir, insani bir birliktir. Mesele ekonomi olsa Bulgaristan ne kadar zengin? Türkiye Batı'nın yiyip yutup paketleyemeyeceği kadar büyük bir devlettir. O yüzden kabul etmeyecekler. Türkiye'nin sittin sene AB'ye girmeyeceği kanaatindeyim. Ama ekonomik olarak şahlanacak. O zamanda zaten AB'ye ihtiyacı olmadığından hayır diyecektir. Bu çok uzun bir süre değil. En fazla önümüzdeki 10-15 yılda bu olacak.

31 Ocak 2014 Cuma

Bugün bunları okudum



















Aytunç Altındal 2009: Fethullah Gülen’in çizgisinin özünde devletle bütünleşmek var devleti ele almak, geri almak var



Sunucu: Yavuz var, televizyonada çıktı konuştu, Skytürk’e de çıktı. Daha önce Gülen cemaatinede yakınlığıyla bilinen ama şimdi cemaatle ilgili birtakım bilgiler veren yabancı ajanslarada bilgiler veren bir isim Hakan Yavuz. Diyor ki mesela verdiği bilgiler içerisinde: Camaat bir siyasi proje peşinde ve bu Cumhuriyetin kuruluş felsefesine uygun bir proje değil diyor. Yani onlardan uzaklaşma nedeninide böyle açıklıyor. Şimdi aynı zamanda Amerikan basınında hakikaten Gülen’in Türkiye’de rejimle ilgili, rejimi dönüştürmekle ilgili birtakım çalışmalar içinde olduğuda yazıldı. Bu arada Amerika’da cemaati takip edenlerin karşılaştıkları bir vakıf var diyor, Türk Kültür Vakfı. TKV’nın başında dışişleri bakanlığının eski bir mensubu olan Güler Köknar var. Ve bu vakıf Amerka’da yapılan etkinliklere adeta para akıtıyor, festivaller yapıyor, ve festivalde Türk kültürü olarak tanıtılan yine, yağlı güreş, mehter takımı, fesli ve türbanlı gençler. Şimdi bu bilgi yine bir internet sitesinden alındı. Kısacası vakıf hükümet ve cemaatin oradaki şubesi gibi. Topladığı desteği bu amaçla dağıtıyor diyor. Örneğin 2006 tarihinde Utah’ta bir İslam kentleşmesi modeli Konya. Dönüşmekte olan şehir Konya isimli bir sempozyum düzenlenmiş. Bu aradada Türkiye’nin bu Utah Üniversitesindeki çalışmalara ortadoğu araştırmaları merkezi vasıtasıyla 900 bin dolar falan gibi paralar gönderdiği falan söyleniyor. Yani Gülen’in Amerika ve Türkiye’de Türkiyeyle ilgili yoğun bir siyasi faaliyette olduğu birçok yerden karşımıza çıkıyor. Acaba nedir bu F tipi yapılanma?

A. Altındal: Acaba nedir bu F tipi yapılanma başka bir hadise hanımefendi. O polis içindeki yapılanmayla ilgili.

Sunucu: Ama yargıdada, her yerde bir F tipi yapılanma var. Bütün bir F tipi kadrolaşmadan sözediliyor.

Altındal: Hanımefendi şimdi konuşmama izin veriyor musunuz? Yani konuşabilir miyim? Konuşabileceksem söyleyeyim. Ama konuşamayacaksam hiç konuşmayayım. Şimdi bakın bu olay Nurculuk olayı.

Sunucu: Bugün siz başka tartışmacı yok diye beni buldunuz zannediyorum.

Gülüşmeler...

Sunucu: Lütfen yani bak ikinizide bastırırım yani.

Y.N. Öztürk: Kesin hiç şüphem yok.

A. Altındal: Şimdi bakın Ruhat hanım. Olay Nurculukla ilgili bir olay. Nur cemaatleri ta Said-i Kürdi’den beri var. Demin hocamızın söylediği o Mallayla Papaz ortaklığı ta o zamandan var. Rahip Fruv’la Said-i Kürdi arasında var.

Y.N. Öztürk: Derviş Vahdetiye git daha...

A. Altındal: Derviş Vahdetiye, hepsinde var o. Dolayısıyla bir geleneğin devamı olarak Fethullah Gülen’de Nurcu diyor ki Yahudilerle ve Hıristiyanlarla biz diyalog içinde olacağız diyorlar.

Y.N. Öztürk: Yani size görede o papaz molla işbirliği çerçevesine, kategorisine konabilirmi? İşte orada ben mütereddidim yani.

A. Altındal: Nurcu efendim. Said-i Kürdi’nin bütün İngiliz Muhipler Cemiyetine girişi var sokan kim, sokan Manyasizade Refik bey. O zaman Refik bey Anayasa Mahkemesi başkanıdır. Adı o zaman Said-i Kürdi idi sonradan Said-i Nursi oldu. Nurcu hareketin özünde Fethullah Gülen’in çizgisinin özünde devletle bütünleşmek var. Devleti ele almak, geri almak var. Onların kafasında, diyor ki, bizim bir devletimiz vardı, biz o devleti kaptırdık, şimdi biz o devleti geri alacağız. Bu yargıdanda olabilir, tuvaletten Cumhurbaşkanlığı konağına kadar, köşküne kadar her taraf olabilir. Burada hiç bir olay yok. Hukuken başka bir taraf olabilir, siyaseten Fethullah Gülen hareketinin dini bir hareket olduğunu değil, siyasi bir hareket olduğunu düşünüyorum.

A. Altındal: Said-i Nursi’nin hiç bir devleti yok. Said-i Nursi’nin devleti falan bir tek Osmanlı devleti. Başkada hiç bir devlet yok ortada. Said-i Nursi’nin getirdiği çizgide, İstanbul’a geldiği zaman söylediği bir cümle vardı. Diyor ki, ben diyor işte ilk defa ışığı gördüm diyor: Ampul. Her ampul diyor bir nur talebesidir. Dolayısıyladır ki onun gelmek istediği yer, diyor ki İstanbuldaki hilafet ve müslümanları temsilen ortada bulunan kişiler yozlaşmış, çürümüş, bitmiş insanlardır. Bunların atılarak yerine dini bilen bizim gibi insanların gelmesi ve dini bir devlet, teokratik bir devlet yapısının oluşumudur diyor.

Y.N. Öztürk: Abdülhamid’le mücadelesi var mesela. Cumhuriyeti açık savunmaları var. Yani buralarda hüküm vermek kolay değil.

A. Altındal: Ben hüküm vermiyorum. Diyorum ki bu siyasi bir harekettir. Dini tarafı sadece kullanılan bir olaydır. Çünkü Türkiye’de cemaat yok mu, Türkiye’de tarikat yok mu, var. Dini tarikat olarak ortada bulunanların gösterdikleri bir İslam din anlayışı yok mu, var. Bunları kabul ederiz, etmeyiz bu ayrı mesele. Doğrudan doğruya Fethullah Gülen hareketi siyasi bir harekettir diyorum ben. Bu benim söylediğim.

Sunucu: Nedir siyasi hareket?

A. Altındal: Siyasetin amacıda bellidir.Bu Cumhuriyetin içerisinde yer alan hususların şu ya da bu şekilde o cemaatin istediği şekle yöneltilmesidir. Cemaatlerde, unutmayalım şunu, merkezde Allah yoktur. Cemaatin merkezinde Şeyh efendi kimse o vardır. Şeyh ne diyorsa o olur.

Y.N. Öztürk: Kesinlikle...

A. Altındal: Dolayısıyladır ki bu siyasi bir harekettir her siyasi hareket gibi devlete sahip olmak ister.

Y.N. Öztürk: Cansız hocamın benim allame benim baş hocamın bu dediğiniz manada ben 14-15 yaşlarında bunları dinledim. Onun derdi tarikatta imanın şartı yedidir altı değil. Birincisi nedir biliyor musun o öbür altının içinde yok: Şeyhin dediğine teslimiyettir. Allah sonra gelir.

A. Altındal: Evet aynen aynen.

Sunucu: Ve bizim dinimizde öyle bir aracı olmadığı içinde aslında...

Y.N. Öztürk: Bütün din kıstaslarıyla imanın şartını yediye çıkardınızmı bu bir şirk olur, yani putperestlik olur. Ha burada öyle mi değil mi o ayrı bir dava.

A. Altındal: Benim söyleyeceğim şu: Her siyasi hareket gibi Fethullah Gülen hareketi devleti, iktidarı ele geçirmek arzusundadır. Bunu normal karşılamak mümkündür. Siyasi bir hareketiz biz dedikleri takdirde. Ama biz İslam dinini kullanarak, ötekide diyor ki karşıtlarında başka şeyi kullanıyorlar. O da diyor ki mesela ben de sosyalizmi kullanıyorum. Öteki diyor ki ben bilmem neyi kullanıyorum. Bu da diyor ki biz de İslam’ı kullanırız kardeşim. Yani İslam’ı kullanıp iktidara gelmektir. Aslolan iktidardır. Ve aslolan iktidardır sözüde benden kaynaklanan, benim keşfettiğim bir olay değildir. Fethullah Gülen cemaatinin büyük çoğunluğu veya o görüşler paralelinde olan insanları büyük çoğunluğu çok ilginçtir ki Utah’dan gelirler, Amerika’da. Utah Mormon’ların merkezinden gelirler. Mesela Korkut Özal’da oradan geldi, Turgut Özal’da bir dönem orada bulundu. Hepsinin geldiği yer Utah’dır.

Sunucu: Biz bunları yeni yeni öğreniyoruz yani...

A. Altındal: Tabi boşuboşuna mesela Utah’dan gelmiyor bu iş buraya. Mesela Colorado’dan ne bileyim atıyorum California’dan gelmiyor.

Y.N. Öztürk: Espirisi ne bunun?

A. Altındal: Utah Mormon eyaleti, Mormonların yönettiği eyalet. Dini olarak yönettikleri eyalet.