C. siyasi tartışmanın
baş aktörü. Eğer siyasi tarışmayı bırakmazsa Merkez Bankasının dolara
müdahalesi ancak geçici bir nefes aldıracak diyor uzmanlar. Şu anda hiçbir
vatanını seven insan bu tartşmaları daha fazla kaşımaz görüşünde aklıselim
insanlar. Siyasi partilerin siyasi
tartışmaları hele helede şu seçimin arefesinde anlaşılacak bir meselede C.in bu
ateşinin sebebini kimse anlayamıyor. Zaten diş geçiremeyeceği hükümete neden bu
kadar yükleniyor anlamakta zorlanıyor vatandaş. Sonuçta ekonominin kötüye
gitmesi kalıyor ki C.in kırıp döktüğünün biri bin parça diyor vatandaş. Dolayısıyla
C. halkın çok hızlı bir şekilde destegini kaybediyor diyor vatandaş. Bazıları zaten şimdiye kadar olan desteğin
iktidardan kaynaklanan destek olduğunu, bundan sonra iktidarla arayı
açmalarıyla birlikte halkın desteğiylede arayı açtıklarına inanıyor bazı
çevreler. Zaten iktidarla arası iyiykende C. kafa karıştırıyordu diyor vatandaş
şunları kastederek: Hem siyasetle uğraşıyor hem dinle. Hem felsefeyle uğraşıyor
hem ekonomiyle. Hem kiliseyle, havrayla uğraşıyor hem camiyle. Ya hu sen nesin
anlayamadık, sen nesin onu söyle diyor vatandaş. Hele helede kazanamayacağı bir
ağız kavgasına girerek, çok havadan uçarak kendi itibarınıda zedeliyor, asıl kendine
zarar veriyor diyor vatandaş. Hem “Padişahı” nefret söyleminde bulunuyor diye
suçlayarak hemde böylesine sadece kendini bu meseleye kilitleyerek asıl kendi
itibarını halkın gözünde sıfıra düşürüyor diyor vatandaş. Halka reğmen kendi
felsefesini kabul ettirme girişiminde olup kaybedeceğini düşünüyor vatandaş.
C. eleştirilere başlangıçta dayanamayarak doların çıkışının zaten tartışmalar öncesinde FED'in kararıyla başladığını belirterek tartışmaların bunda etkisinin olmadığını ima etmişti. Ama sonraları kurnazlık yaptığını düşünerek hükümete "artık suçunu kabul et bak dolar yükseliyor" imasındaki söylemlerle (zaten tüm yayınlarında ima ettiği bu) bunu yönetime karşı bir baskı aracı haline dönüştürmeye çalışıyor. Dolayısıyla vatandaşın vergileriyle kazanılan paralarla oynanıyor. Kaybeden vatandaş oluyor.
C. eleştirilere başlangıçta dayanamayarak doların çıkışının zaten tartışmalar öncesinde FED'in kararıyla başladığını belirterek tartışmaların bunda etkisinin olmadığını ima etmişti. Ama sonraları kurnazlık yaptığını düşünerek hükümete "artık suçunu kabul et bak dolar yükseliyor" imasındaki söylemlerle (zaten tüm yayınlarında ima ettiği bu) bunu yönetime karşı bir baskı aracı haline dönüştürmeye çalışıyor. Dolayısıyla vatandaşın vergileriyle kazanılan paralarla oynanıyor. Kaybeden vatandaş oluyor.
Halk şöyle
düşünüyor: Bizim bu C. sözkonusu olduğunda tüm referanslarını dinden aldığını
düşünürdük. Ondan dolayı iyi günlerde hep onların birçok dallarda (siyaset, felsefe, roman, hikaye, seksi bayanlar ve
oğlanların yer aldığı reklamları, çizgifilm televizyonlarında neredeyse biç durmaksızın
15 dakikadan fazla oynatılan kapitalistlikle ifade edilebilecek reklamları, bankacılıkları,
genç oğlanlı kızlı şarkılı sahneleri, son derece seksi bayanların olduğu
dizileri) faaliyet göstermeleri insanın kafasını karıştırıyordu. Cahiller
o salonlarda kendilerini buldular adeta. “Vijdan azaplarından arındılar” resmen.
Onlara baktıkça Müslüman kadınlar ve kızlar başlarının açık olmasını mübah
görmeye başladılar. Bazı Müslüman ailelerde kızlarının oğlanlarla yanyana
gelmesine tahammül edemeyen babalar anneler artık kızlarının oğlanlarla yanyana
şarkılar türküler söylemesini normal görür oldular. Hatta onlara alkış
tuttular. Cesaretli olanlar onların tavırlarını hemen eleştirdi. Eleştirenler
başlarına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmediğini söylüyorlar, tam
açıklamıyorlar. Yani uzun lafın kısası mahremiyet gevşetildi, gevşetildi...
önce küçük çocuklarla başlayan şarkılar türküler sonra büyük yetişkin gençlerin
söylemelerine dönüştü gidiyordu. Hatta birisi o salonda HZ. Muhammed’i
gördüğünü söyledi, iş zıvanadan çıkmaya başladı. Eleştiriler çoğaldı. Bu
ülkedeki Sünni ve bilhassa büyük çoğunluğu oluşturan Hanefi Meshebindeki Müslümanların
Hıristiyanlara, Musevilere, Ateistlere ve herkese hiçbir diyeceği yok. Hatta
İslam’ın değişik renklerini, mesela Alevilik, Şiilik, Maliki Meshebi, Şafi
Meshebi, Hanbeli Meshebi gibi mesheblerede hiçbir diyeceği yok. Başı açıkmış,
kapalıymış, mayo giyermiş, denize girermiş, makyaj yaparmış, jöle sürermiş
bunlarla bizim derdimiz yok. Ama biriyle derdimiz var: Dinimizi kullanarak
kendi kesesini dolduranlarla. Bizde sizin gibi Müslümanlarız deyip dini
kullanarak kendi doğrularını kendi medyalarında vızır vızır yayınlayarak başkalarına
dayatmaya çalışanlarla. Bizim dinimizi kullanarak bize rağmen dinimizi
ılıtmaya, cıvıtmaya çalışanlarla. Kurban paralarını hak ettiği yere, Allah’ın
koy dediği yere değilde burslar için toplayanlarla. Laik devletin kılcal
damarlarına kadar girerek orada kendi amaçları doğrultusunda devleti dizayn
etmeye çalışanlarla. Bunlarla bizim derdimiz var, hep oldu zaten.
Ama buradaki
bağrımızın yumuşaklığı hep kullanıldı. Her yanımızı sertleştirsek, zırh haline
getirsekte bu yönümüz yumuşak işte. Suç bizim mi. Biz Allah’ı ve Peygamberini
çok seviyoruz. Başka türlüde olamayız zaten. Başka kimimiz var, kim kaldı şu
fani dünyada bize dayanak olacak. Memleketi çamurdan çıkarıp aklayıp paklayan
bir başbakanımız var. Ama bu başbakan kalplere hitap ediyor. Söylemlerinde riya
yok, şirk yok. O da yumuşak karnımızdan girdi elbette, doğru. Girdi ama o
salonda peygamber gördüm diyecek kadar küçülmedi. Bir devlet büyüğüne zina
edecektide son anda kurtardım. Ona bir osmanlı tokadı salladım diyerek
artistleşmedi. Beddua etmedi, lanet yağdırmadı. Tek suçu şu memleketi bataklıktan
çıkarıp bir senede dünyayı bilmeme kaç tur atarak halkı adına pazara çıkmak
oldu. Ne diyelim Allah kadir kıymet bilmeyenler hidayet versin.
Yumuşak karnımız
kollektif vijdan olamaz mı diyenlere şunu söyleyelim: O vijdan Müslümanlar
sözkonusu olduğunda üvey evlat muamelesi yapılıyor. Oraya güvenimiz malesef tam
değil ama ümitliyiz. Şimdilik o vijdan propagandalarla ve diğer birçok şeytani
yöntemlerle uyuşturuluyor. İşte bu yönetim bu vijdanın uyanmasınada önayak
olmak iddiasında. Bu iddia uluslararası alanda işini zorlaştırıyor. Çünkü bu
iddia bu yönetimin işini zorlaştırmadan önce bir başkalarının işini
zorlaştırmaya başlamıştı. “One Minute” diyerek başlamıştı bu kollektif vijdanın
uyanması ve sonra hiç umulmadık bir şekilde Günter Grass’ın şiirine kadar
yansıdı. Şimdi onlar bu yönetimin işini zorlaştırmaya, yok etmeye çalışıyorlar.
Kollektif vijdanın kendi çıkarlarından sapmasına razı değiller. Çünkü şu internet
diyarında artık kimse hiç bir şeyi gizleyemiyor. Yıllarca saltanat süren diktatör
rejimlerin, onları kendi istek ve menfaatleri doğrultusunda dizayn eden küresel
güçlerin işi artık çok zora girdi. İşte bütün mesele bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder