28 Ocak 2014 Salı

Başlıksız



C. siyasi tartışmanın baş aktörü. Eğer siyasi tarışmayı bırakmazsa Merkez Bankasının dolara müdahalesi ancak geçici bir nefes aldıracak diyor uzmanlar. Şu anda hiçbir vatanını seven insan bu tartşmaları daha fazla kaşımaz görüşünde aklıselim insanlar.  Siyasi partilerin siyasi tartışmaları hele helede şu seçimin arefesinde anlaşılacak bir meselede C.in bu ateşinin sebebini kimse anlayamıyor. Zaten diş geçiremeyeceği hükümete neden bu kadar yükleniyor anlamakta zorlanıyor vatandaş. Sonuçta ekonominin kötüye gitmesi kalıyor ki C.in kırıp döktüğünün biri bin parça diyor vatandaş. Dolayısıyla C. halkın çok hızlı bir şekilde destegini kaybediyor diyor vatandaş.  Bazıları zaten şimdiye kadar olan desteğin iktidardan kaynaklanan destek olduğunu, bundan sonra iktidarla arayı açmalarıyla birlikte halkın desteğiylede arayı açtıklarına inanıyor bazı çevreler. Zaten iktidarla arası iyiykende C. kafa karıştırıyordu diyor vatandaş şunları kastederek: Hem siyasetle uğraşıyor hem dinle. Hem felsefeyle uğraşıyor hem ekonomiyle. Hem kiliseyle, havrayla uğraşıyor hem camiyle. Ya hu sen nesin anlayamadık, sen nesin onu söyle diyor vatandaş. Hele helede kazanamayacağı bir ağız kavgasına girerek, çok havadan uçarak kendi itibarınıda zedeliyor, asıl kendine zarar veriyor diyor vatandaş. Hem “Padişahı” nefret söyleminde bulunuyor diye suçlayarak hemde böylesine sadece kendini bu meseleye kilitleyerek asıl kendi itibarını halkın gözünde sıfıra düşürüyor diyor vatandaş. Halka reğmen kendi felsefesini kabul ettirme girişiminde olup kaybedeceğini düşünüyor vatandaş. 

C. eleştirilere başlangıçta dayanamayarak doların çıkışının zaten tartışmalar öncesinde FED'in kararıyla başladığını belirterek tartışmaların bunda etkisinin olmadığını ima etmişti. Ama sonraları kurnazlık yaptığını düşünerek hükümete "artık suçunu kabul et bak dolar yükseliyor" imasındaki söylemlerle (zaten tüm yayınlarında ima ettiği bu) bunu yönetime karşı bir baskı aracı haline dönüştürmeye çalışıyor. Dolayısıyla vatandaşın vergileriyle kazanılan paralarla oynanıyor. Kaybeden vatandaş oluyor.

Halk şöyle düşünüyor: Bizim bu C. sözkonusu olduğunda tüm referanslarını dinden aldığını düşünürdük. Ondan dolayı iyi günlerde hep onların birçok dallarda (siyaset, felsefe, roman, hikaye, seksi bayanlar ve oğlanların yer aldığı reklamları, çizgifilm televizyonlarında neredeyse biç durmaksızın 15 dakikadan fazla oynatılan kapitalistlikle ifade edilebilecek reklamları, bankacılıkları, genç oğlanlı kızlı şarkılı sahneleri, son derece seksi bayanların olduğu dizileri) faaliyet göstermeleri insanın kafasını karıştırıyordu. Cahiller o salonlarda kendilerini buldular adeta. “Vijdan azaplarından arındılar” resmen. Onlara baktıkça Müslüman kadınlar ve kızlar başlarının açık olmasını mübah görmeye başladılar. Bazı Müslüman ailelerde kızlarının oğlanlarla yanyana gelmesine tahammül edemeyen babalar anneler artık kızlarının oğlanlarla yanyana şarkılar türküler söylemesini normal görür oldular. Hatta onlara alkış tuttular. Cesaretli olanlar onların tavırlarını hemen eleştirdi. Eleştirenler başlarına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmediğini söylüyorlar, tam açıklamıyorlar. Yani uzun lafın kısası mahremiyet gevşetildi, gevşetildi... önce küçük çocuklarla başlayan şarkılar türküler sonra büyük yetişkin gençlerin söylemelerine dönüştü gidiyordu. Hatta birisi o salonda HZ. Muhammed’i gördüğünü söyledi, iş zıvanadan çıkmaya başladı. Eleştiriler çoğaldı. Bu ülkedeki Sünni ve bilhassa büyük çoğunluğu oluşturan Hanefi Meshebindeki Müslümanların Hıristiyanlara, Musevilere, Ateistlere ve herkese hiçbir diyeceği yok. Hatta İslam’ın değişik renklerini, mesela Alevilik, Şiilik, Maliki Meshebi, Şafi Meshebi, Hanbeli Meshebi gibi mesheblerede hiçbir diyeceği yok. Başı açıkmış, kapalıymış, mayo giyermiş, denize girermiş, makyaj yaparmış, jöle sürermiş bunlarla bizim derdimiz yok. Ama biriyle derdimiz var: Dinimizi kullanarak kendi kesesini dolduranlarla. Bizde sizin gibi Müslümanlarız deyip dini kullanarak kendi doğrularını kendi medyalarında vızır vızır yayınlayarak başkalarına dayatmaya çalışanlarla. Bizim dinimizi kullanarak bize rağmen dinimizi ılıtmaya, cıvıtmaya çalışanlarla. Kurban paralarını hak ettiği yere, Allah’ın koy dediği yere değilde burslar için toplayanlarla. Laik devletin kılcal damarlarına kadar girerek orada kendi amaçları doğrultusunda devleti dizayn etmeye çalışanlarla. Bunlarla bizim derdimiz var, hep oldu zaten.

Ama buradaki bağrımızın yumuşaklığı hep kullanıldı. Her yanımızı sertleştirsek, zırh haline getirsekte bu yönümüz yumuşak işte. Suç bizim mi. Biz Allah’ı ve Peygamberini çok seviyoruz. Başka türlüde olamayız zaten. Başka kimimiz var, kim kaldı şu fani dünyada bize dayanak olacak. Memleketi çamurdan çıkarıp aklayıp paklayan bir başbakanımız var. Ama bu başbakan kalplere hitap ediyor. Söylemlerinde riya yok, şirk yok. O da yumuşak karnımızdan girdi elbette, doğru. Girdi ama o salonda peygamber gördüm diyecek kadar küçülmedi. Bir devlet büyüğüne zina edecektide son anda kurtardım. Ona bir osmanlı tokadı salladım diyerek artistleşmedi. Beddua etmedi, lanet yağdırmadı. Tek suçu şu memleketi bataklıktan çıkarıp bir senede dünyayı bilmeme kaç tur atarak halkı adına pazara çıkmak oldu. Ne diyelim Allah kadir kıymet bilmeyenler hidayet versin.

Yumuşak karnımız kollektif vijdan olamaz mı diyenlere şunu söyleyelim: O vijdan Müslümanlar sözkonusu olduğunda üvey evlat muamelesi yapılıyor. Oraya güvenimiz malesef tam değil ama ümitliyiz. Şimdilik o vijdan propagandalarla ve diğer birçok şeytani yöntemlerle uyuşturuluyor. İşte bu yönetim bu vijdanın uyanmasınada önayak olmak iddiasında. Bu iddia uluslararası alanda işini zorlaştırıyor. Çünkü bu iddia bu yönetimin işini zorlaştırmadan önce bir başkalarının işini zorlaştırmaya başlamıştı. “One Minute” diyerek başlamıştı bu kollektif vijdanın uyanması ve sonra hiç umulmadık bir şekilde Günter Grass’ın şiirine kadar yansıdı. Şimdi onlar bu yönetimin işini zorlaştırmaya, yok etmeye çalışıyorlar. Kollektif vijdanın kendi çıkarlarından sapmasına razı değiller. Çünkü şu internet diyarında artık kimse hiç bir şeyi gizleyemiyor. Yıllarca saltanat süren diktatör rejimlerin, onları kendi istek ve menfaatleri doğrultusunda dizayn eden küresel güçlerin işi artık çok zora girdi. İşte bütün mesele bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder